VİRÜS BULAŞTIRMADA BİZ BİZE YETERİZ


Filiz BAHÇIVAN YAZIYOR...
111
 
 


Haftalarca Bulaşıcı ve öldürücü özelliği olan, virüse karşı verdiğimiz mücadele 2 saat içinde yok olup gitti. 
İbn Haldun'un 'Kıtlık zamanlarında insanları açlık değil, alışmış oldukları tokluk öldürür' sözü 10 Nisan gecesine damgasını vurdu.
 
Cuma akşamı saat 23.00'de 30 büyük şehir ve Zonguldak'ta hafta sonu sokağa çıkma yasağının uygulanacağının açıklamasının ardından, ekmek başta olmak üzere bazı ihtiyaçlarını karşılamak için halkın, fırın ve marketlerin önünde sosyal mesafe kuralına uymadan sıraya girmesi, bir kaosun oluşmasına neden oldu ve büyük tepki çekti. 
 
Sokağa çıkma yasağı öncesi oluşan nahoş görüntü, bize gösterdi ki çoğunluğumuz, günübirlik yaşıyoruz. En ufak bir sıkıntıda ve ani eve kapanma durumunda, evde kendi kendimize yetecek birkaç günümüz yok. Temel besin maddelerimiz olsa da sofralarımızın vazgeçilmezi olan ekmeğimiz olmuyor. Çünkü ekseriyetimiz, ekmek ihtiyacını fırın/market/bakkaldan karşılıyor. Dini bayramlar geldiği zaman fırınlar, nöbetleşe çalışınca -şayet daha önceden ekmeğimizi tedarik etmemişsek- her zaman bulduğumuz ekmeği bulmakta zorlanır ve fellik fellik ekmek ararız.
Bir çuval içinde  yaklaşık 50 tane ekmek alan mı, bakkalda bir bisküvi için sıra bekleyen mi, iki adet kola için, kuruyemiş için yüzlerce kişiyi aşıp kuyruğa giren mi, peçete peşine düşen mi derken 'yazıklar olsun!' dedirtecek bir tablo ile kapattık geceyi. 
 
Mekanların önünde uzayan kuyruklar, tekme tokat birbirine girişen insanlar, yangından mal kaçırırcasına bulduğunu alan insanlar ve curcuna. Ne sosyal mesafe kaldı, ne maske, ne eldiven hepsi unutulup gitti. 
Düşünüyorum da, acaba Çanakkale'de, Sarıkamış'ta su gibi çorbayla ya da sadece bir üzüm hoşafıyla o günü idare ederek şehit düşen askerlerimiz, bizim o halimizi görmüş olsalardı acaba ne derlerdi? Bu insanlara mı kalmış bu vatan diye kahrolurlar mıydı? Ya da pişman olurlar mıydı emekleri için? 
 
Virüs bile bizleri uzaktan izleyip, gevrek gevrek halimize gülmüştür. 'Tam yerini buldum, başka bir yere gitmeme gerek kalmadı, en iyisi burada iyice yayılayım' demiştir. Koronavirüs için paha biçilmez bir ortam, belki de son 15-20 gündür verilen tüm emekler boşa gitti. 
Günlerdir adeta iğneyle kuyu kazarcasına, virüse karşı mücadele ederken birden sağanağa yakalanmış olduk. 
 

Şimdi gelelim sadede. Bu olayda kim suçlu? Bilin ki amacım suçlu aramak değil. Ama burada, çoğunluğun alışveriş için sosyal mesafe kuralını hiçe sayarak soluğu sokakta almasını çoğumuz, sokağa çıkanları suçluyoruz. İki gün ekmek yemeyince ölmezsiniz. Üstelik bir de kola almış diyoruz, görüntülere bakarak. Burada suçlu aranacaksa en son suçlu halktır. Halk dediğimiz sürü psikolojisi ile hareket eder. Burada esas sorgulanması gereken, sokağa çıkma yasağının, yasağa iki saat kala açıklanmasındadır. Halbuki bu yasağın ilanı, yasağın uygulanacağı saatten en az bir gün öncesinde halka duyurulmalıydı. Bazıları savunmacı bir refleksle “Daha önce de duyurulsaydı bu halk, aynı kalabalıkları oluştururdu” diyor. Sen zamanında açıkla da halk uymazsa o zaman halkı suçlayalım. Maalesef burada yasak kararı alanlar, zamanlama hatası yapmıştır.
 
Virüsün ilk ortaya çıktığı andan itibaren yetkililerimizin başka ülkelere örnek olacak şekilde bir yönetim sergilemesi takdire şayandır. İsterseniz bir hatırlayalım: Salgın tehlikesi yüksek olan yerlerdeki vatandaşlarımızı ülkeye getirtmesi, onları yurtlarda karantinaya alması, birçok ülkenin bulmakta zorlandığı maske konusunda insanımıza maske sıkıntısı yaşatmaması ve maskeleri ücretsiz vermesi, ilk 20 yaş ile 65 yukarısına sokağa çıkma getirmesi; polisiyle, askeriyle ve gönüllülerden oluşan vefa gruplarıyla, sokağa çıkamayanların ihtiyaçlarını karşılatması, okulları zamanında tatil etmesi, fırsatçılara göz açtırmaması, işini kaybedenlere ve işine gidemeyenlere destek olmak amacıyla ülke çapında Milli Dayanışma Kampanyası düzenlemesi, esnek çalışma düzenlemesi yapması, salgın riski yüksek olan işyerlerini kapatması gibi. Kısaca baştan itibaren kriz yönetimini bir plan ve program dahilinde iyi yönetmiştir ve halkı zamanında bilgilendirilmiştir. Ta ki 30 büyükşehir ve Zonguldak ilini kapsayan hafta sonu sokağa çıkma ilanına kadar. Burada yasağa sözüm yok. Eleştirim yasağın zamanlamasına. Maalesef burada yasağı geç açıklamanın sonuçlarının hesaba katılmadığı görülmektedir.
 
Süreci şu ana kadar çok iyi yürüten devlet aklı, bu son uygulamasıyla bir yanlışa imza atmıştır. Umarım, bir yol kazasıdır, arkası gelmez. Bu zamanlama hatası bize pahalıya patlamaz, bir aylık süreci berhava etmez ve bir çuval inciri berbat etmiş olmaz. Yönetime yeniden devlet aklı hakim olur. Bu da bizim kulağımıza küpe olsun!


Filiz Bahcıvan 



Tarih: 20.04.2020 10:21