12 EYLÜL DARBESİ


Filiz BAHÇIVAN YAZIYOR...
111
 
 


Yıllarca "12 Eylül, kardeşkanını durdurmak için yapıldı" denildi. 

Evet. Önce kardeş kardeşe düşman edildi. Sonra kardeşkanı dökülmeye başlandı. 

Yetmedi. Sokak katliamları yaşandı. 

Yetmedi. Çorum'da, Maraş'ta daha büyük katliamlar yaşandı. 

Ama kardeşkanı döken kurşunun arkasındaki irade görülmedi ve sorulmadı. 

Darbeciler de bu iradeyi görmedi ve de sormadı. Çünkü önlerine böyle bir Türkiye haritası serilmişti.  Ve de onlar, böyle bir felaketten vatanı kurtardığını sanarak ülkeyi bir cezaevine çevirmişlerdi. 

Hem de Atatürk ve Cumhuriyeti korumak, kollamak adına. 

 

Üzerinden tam 41 yıl geçti ama unutulmadı. 

Halk üzerinde yarattığı terörle, idam sehpalarıyla, işkenceleriyle hafızalardan hiç silinmedi 12 Eylül. 

Türkiye tarihini böylesine derinden etkileyen 12 Eylül darbesinde neler olmuştu?

 

12 Eylül darbesinden sonra gözaltılar başlamış, gözaltına alınanlardan 171 kişi işkenceden, 144 kişi kuşkulu bir şekilde ölmüştü.

299 kişi de cezaevlerinde, cezaevi şartlarının kötülüğünden eceli ile yaşamını yitirmişti. 

Bugün sayıları yüzlerle ifade edilen gazetecilerden, o gün için 31'i hapse atılmıştı.

Sorgusuz sualsiz gözaltına alınanların sayısı 650 bin kişi! Gözaltına alınanlar uzun süre içeride kaldıktan sonra mahkeme karşısına çıkartılıp, bunlardan 230 bin kişi yargılanmaya başlamıştı.

Yargılananlara öyle üç beş kere ömür boyu hapis falan istenmiyor, cezalar teke indirilip, toptan veriliyordu. 

O günlerde toplam 517 kişiye idam cezası verilmişti. Bu idam cezalarından 50'si uygulandı! 

 

O zamanlar işsizlik bugünkü kadar yüksek değildi. 12 Eylül askeri yönetimi sayesinde bir anda 30 bin kişi "sakıncalı" görülerek işten atılınca işsizlik birden yükseldi!

Bir de yurt dışına çıkış yasakları vardı. Bu tür kişiler pasaport falan alamıyorlardı. Bunların sayısı ise 388 bin kişiye ulaşmıştı.

 

Gelelim 12 Eylül askeri darbesinin kime karşı yapıldığına.

Öncelikle belirtelim ki, bu darbeden aşırı sağ ve sol zarar görmüştür. Özellikle sol kesim daha fazla zarar gören kesimdir. 12 Eylül yönetimi, Atatürk'e sarılıp, Atatürk'ü sevenleri bile yerle bir ederken, tek dokunmadığı kesim, o zamanın radikal dini örgütleridir. Nu örgütlere dokunulmadığı gibi el altından desteklenmiştir. Ve toplumda dini bütün insanlar teröre karışmaz intiba yaratılmaya çalışılmıştır. Bunda başarılı da olmuşlardır. 

12 Eylül yönetimin beslediği Hizbullah ve diğer radikal dini örgütlerin, sonradan nasıl bir acımasız katil olduklarını toplum görmüş, ancak 12 Eylül ve devamı yönetimlerin yaptıkları kanunlarla, 185 kişinin katilleri bir gece salıverilmişlerdir. 

 

Peki "12 Eylül önlenebilir miydi"

Ne demişti Kenan Evren? "Darbenin şartlarının olgunlaşmasını bekledik." 

Öyle de oldu. 12 Eylül'e kadar beklediler. 12 Eylül'ün ilk saatlerinde düdüğü çaldılar. 

- Eğer şartlar olgunlaştırılırken, 1973'ten 1980'e kadar ülkenin Cumhurbaşkanı olan Fahri Korutürk, Çankaya'daki odasından sokaktaki kanı izleyeceği yerde, halk içine çıkabilseydi. 

-Eğer şartlar olgunlaştırılırken Demirel, "Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz" diyerek sokak çatışmalarını meşru gösteren bir ifade kullanmasaydı.

- Eğer "6 kere gittim, 7 kere geldim" diyen ve de darbenin ayak seslerini duyan Demirel, şapkasını alıp gitmek yerine Kenan Paşa'ya müdahale edebilseydi. 

-Ve de darbenin ayak seslerini duyan Demirel ve Ecevit, anlaşarak bir Cumhurbaşkanı seçebilseydi. 

Öyle ki, 11 Eylül günü 115'inci tur da seçememişlerdi. 12 Eylül günü yapılacak 116'ıncı tura da ömürleri yetmemişti. Çünkü saat 04'de düdük çalmış, iş bitmişti. 

 

Devam edelim.

-Gece kuzu kuzu teslim olmak yerine, tankın üzerine çıkı dik durabilseydi.

-Darbeye karşı halka seslenebilseydi.

-Anayasal düzene karşı müdahale etmenin hesabı sorulabilseydi. Darbe önlenebilirdi. 

Ve de Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyet, Atatürkçülük adına açık ve kapalı bir cezaevine dönüştürülemez, kurucu değerler tahrip edilmezdi. 

 Filiz Bahcıvan 



Tarih: 13.09.2021 20:15