TRAFİĞE ÇIKMAK, AZRAİL'LE MASAYA OTURMAKLA EŞ DEĞERDE


Filiz BAHÇIVAN YAZIYOR...
111
 
 


Trafikte sürücü olmak bir alemdir. 

Sizi geçmek isteyenler, sizin geçmek istedikleriniz, hoyratça yol kesenler. 

Konvoy olmuş trafikte araya sıkışmış ve bir an önce kendisini oradan kurtarmaya çalışan birinin hareketleri de ayrı bir ilginçtir. 

Sağdan geçip mi kurtarsam kendimi, yoksa sollasam mı ikilemindedir. 

Bir de muhteşem şoförlüğünü konuşturanlar vardır. Makaslarla gider onlar. Kendilerini bir numaralı şoför ilan etmişlerdir ya, onlardan daha iyisi yoktur. 

Hal böyle olunca da trafiğe çıkmak, meydan muharebesine çıkmakla eşdeğer olmaya başlıyor. 

Canımız cebimizde atıyoruz kendimizi yollara. Bir karmaşa, bir kıyamet. Biz de yerimizi alıyoruz o güruh içinde. Kıran kırana aşılan yollar, geçilen kavşaklar, sıkıntıyla beklenen kırmızı ışıklar, arkada bekleyenin ani korna basmasıyla yerinden zıplayan insanlar. Daha neler neler. 

Trafiğe bağlı sorunlar eskiden beri Türkiye'nin çilesi olmuştur. Bayram yoğunlukları, gidiş ve dönüş yolculukları, can ve mal kaybına yol açan kazalar hep içimizde kanayan bir yara olarak durur. Hatta yıllardır milletin başına bela olan terör ve terörden kaynaklanan can kayıplarıyla kıyaslanır, trafik kazalarındaki kayıplar. 

Hatta ve hatta can kayıplarının bir kısmı da trafik kazalarındaki kavgaların sonucunda yaşanır. Silahlı yaralamalar, metal eşyalar, bıçak, sopa ve küfürlü kavgalar. Hepsi de can yakıcı, dayanılması güç manzaralardır. Bir anlık sinirlenme, kontrolsüz bir öfke, bu kavgaların fitilini ateşler. Sonrasında pişmanlık, "niye yaptım ben bunu?" serzenişleri: küskünlük, kırgınlık ve devam eden mahkemeler. 

Temelinde dikkatsizlik ve konsantrasyon sorunları yatsa da nihayetinde problemli bir şekilde trafiğe çıkmanın getirdiği vahim sonuçlar bunlar.

Tabi bu arada yaşanan bencillikler, adaletsiz hak ve kural ihlalleri, üstünlük taslama ve güç gösterileri hep yaşanan trafik manzaraları. Özellikle İstanbul gibi metropollerin günlük trafik sorunlarından belli başlı olanları bunlar. 

Trafik terörü, akıl alacak gibi değil.

Türkiye genelinde geride bıraktığımız ocak ayında 37 bin 830 adet trafik kazası yaşandı. Bu kazalarda 148 kişi yaşamını yitirdi. 

Ne yazık ki kazaların çoğu dikkatsizlik, uykusuzluk aşırı sürat ve en önemlisi de tehlikeli sollama.

"Bir şey olmaz" güveni yüzünden, binlerce insan canından olurken, sakat kalanlarla mali kayıplar cabası! 

Takdiri ilahi" geleneği ise, kazaları tamamen masum gösteriyor. 

Araba ya da motosiklet kullanırken. "Bana bir şey olmaz" diyenden geçilmiyor.

Hele motosiklet kasksız, aile boyu kucak kucağa yolculuk yapanların cesaretine şaşırıyorum. 

Gençlerin bisikletlerini ve motorlarını, sanki büyük bir meziyet olarak görüp şaha kaldırmaları karşısında tüylerim diken diken oluyor. 

Ben mi çok korkağım, yoksa onlar mı çok cesur oldukları için, hayatlarıyla kumar oynayabiliyorlar!

Trafik kazalarının nedenini artık bilmeyenimiz kalmadı, ne yapacağımızı ortaya koymalı ve bu terörü mutlaka en aza indirmeliyiz.  Evladını kaybeden Anne ve Babaların feryadında, trafik terörüne kızgınlık var. Baba ve annelerini kaybeden çocukların feryadında, yakınlarını kaybeden bir yığın insanın feryadında, bu terör karşısındaki çaresizlik var. 

Trafik terörünün, Sürücü hatası, insan faktörü, Araç faktörü, yol faktörü, sürücü eğitiminden kaynaklanan nedenler yüzünden hüküm sürdüğü söylenip geçiştirilemez. Sebepler tamam da, bu terörü durdurmak için ne yapmalıyızı düşünmeliyiz.

Trafik eğitimi, ciddiye alınan bir ders olarak okullarımızda tam anlamıyla işlenmeli. Matematik kadar, fizik kadar önemli bir ders olmalı. Trafik eğitimi dersi caydırıcı kurallar ile ablukaya alınmalıdır trafik terörü. Herkesi ama herkesi, Trafik terörü ile mücadeleye ve çözüm önermeye çağırıyorum. 

Filiz Bahcıvan 



Tarih: 06.03.2022 10:30