SEN ÇAL KARDEŞİM HELAL OLSUN


Filiz BAHÇIVAN YAZIYOR...
111
 
 


Vefa. 
İstanbul'da bir semte adı verildi. "Şeyh Vefa" Fatih devrinin en büyük alimlerindendi. Şeyhlerindendi.
Akşemseddin, Molla Gürani gibi devrin önderlerindendi. Bu büyük zatın oyun yaşlarında bir oğlu vardı. Tahtanın üzerine bir çivi çakmış, su taşımaya yarayan o devrin kırbalarını deliyordu. Ahali edebinden şeyhe bir şey diyemedi uzun zaman. 
Ancak olay canlarına tak etti. Usulünce söylediler.

Şeyh olanları duyunca çok şaşırdı. Nasıl olur da özen yetiştirdikleri bir çocuk böyle bir şey yapar? Bile bile haram yedirmediler. Gözlerinden sakındılar. Düşündü, taşındı bulamadı.
Olayı hanımına anlattı. 
Senin böyle bir zaafiyetin oldu mu? O da düşündü. Sonra aklına geldi. 
Hamileyken komşuya gitmişti. Sehpanın üzerinde bir kapta portakal vardı. Utandı isteyemedi. Canı çekti. 
Komşu kadın odadan dışarı çıkınca iğne ile portakaldan su aldı.
Şeyh, hemen hanımını helallik istemeye gönderdi. Kendisi de kırbası delinen esnafın zararlarını ödedi. Kendine yakışanı yaptı ve haramı kendinden uzaklaştırdı.

Benzer bir çok hikayeler, kıssalar var. 
Peki ya Günümüzde. Ne yazık ki tam zıttı. Öyle bir düzen kuruldu ki, hırsızlık mübah sayıldı. 
Çocukları aldılar. Evlerde, yurtlarda baktılar. 
Besleyip büyüttüler.
Kendi bünyelerinde yetiştirdiler. 
Haraç kestiler.
Şantaj yaptılar.
İnsanların üzerine kara bulut gibi çöktüler. 
Topladıkları haram paralar ile devşirdiklerini beslediler.
Sonuç. 
Halkına kurşun sıkan insanlar.

Bitmedi. 
Dini alet ederek himmet adı altında para topladılar. Yapılan yardımları ceplerine indirdiler. 
Jet hızıyla mevkii, makam sahibi olan bazı gözü doymazlar, jet hızıyla çalıp, çırptılar. Yetmedi yedi sülalelerini doyurdular. 
Türlü entrikalarla, dalaverelerle halk'ın parasını gasp ettiler.

Evet tüm bunlar bizim ülkemizde oldu. 
Peki daha neler oluyor? 
İşte onu hiç sormayın. 
İşgüzar bir baba, marketten bebeği için mama çalarken yakalanıyor. Olacak iş değil. 
Mama çalarak ülke ekonomisini zarara uğratmak ne demek. Düpedüz hainliktir bu. 
Bu babayı esefle kınıyorum. Diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Yoksulluk ve yoksunluk babaların marketten mama çalmak zorunda kalmalarıyla dile geliyor. Önce Diyarbakır'da hemen ardından Antalya'da babalar bebekleri için mama çalarken yakalandı.
Yoksulun en temel tüketim kalemlerinden biri olan soğan ve patatesin ulaşılamayacak fiyatlara tırmandığı, ekmeğin gramajı küçülürken, fiyatının arttığı, akaryakıtın her an otomatiğe bağlanmışcasına zamlandığı, işçinin maaşının cebine girmeden eridiği Türkiye de emekçiler artık bebek maması ve sütü de çalmak zorunda kalıyor.

İnsan'ın boğazı düğümleniyor değil mi? 
Kelimeler kifayetsiz kalıyor. 
Ne desek boş. 
İntihar girişiminde kendisini ikna etmeye çalışan polislere "Sen manavın önünden geçerken, meyveleri canları çekip istemesin diye montunla yüzlerini kapatıyor musun?" diyen babalarla dolu dört bir yanımız.

Hırsızlık her ne şekilde olursa olsun hırsızlıktır. Dinimizce haramdır. Gösterilecek iyi bir tarafı, hırsızı masum gösterecek bir yüzü yoktur. 
Ancak, şöyle dönüp arkamıza baktığımızda, büyük para babalarının çaldıkları vergiler, yaptıkları yolsuzluklar, gasp ettikleri ücretleri anımsayınca asıl hırsızın o baba değil de onun cebini boşaltanlar olduğunu anlıyoruz. 
Ve evet ortada ciddi anlamda bir suç olduğu kesin. Ama o suç hırsızlık değil, insanlık suçudur.

Market sahibi hakkını helal ettimi bilemem. 
Ama etmediyse de ben bir kısım sevaplarımdan feragat ederek diyorum ki, "Çal kardeşim sen çal". Helal-ı hoş olsun.

Filiz Bahcıvan 



Tarih: 04.04.2019 01:12