Bugun...
KARINIZIN İÇİNDEKİ KÜÇÜK KIZI SEVİN


Filiz BAHÇIVAN YAZIYOR...
111
 
 

Ali, avucunu açarak kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı. 

Elli yaşlarında gösteren adam. Görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. "Sapasağlam adam gidip çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir" diye düşündü. 

Zaten canı çok sıkkındı. Alaycı ses tonuyla, ekmek parası mı istiyorsun? diye sordu.

Hayır, çikolata parası lazım!

Ali'nin kızgınlığı şaşkınlığa dönüştü. Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor diye düşündü. 

 

Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?

Hayır ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz. Onu da bulamadıysak aç yatarız. 

Bugün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?

Fakirin canımı olur ki, canı tatlı istesin beyim. 

Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış standupcı mısın?

Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolata götürmek istiyorum. 

Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla. 

O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama mutlaka çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever. 

 

Adamın söyledikleri Ali'nin dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. 

Dilenciyle konuşunca biraz kafası dağılmıştı. "Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu" diye düşündü. 

 

Ali, Cebinde bir çikolata alacak paran yok mu şimdi? Diye sordu. 

Adam, ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı. 

Ben dilenci değilim. İşim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulsam yaparım. Fakat bugün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım.

Borç alacak akraban veya bir eşin dostun yok mu?

Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Onlar bulurlarsa anca kendi karınlarını doyururlar. 

 

Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını?

Hem de çok seviyorum. Otuz yıllık aşkım o benim. 

Hımmm. Aşk hem de otuz yıl süren aşk. Oysa aşkın ömrü en fazla üç yıl sürer derler. 

Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı. 

Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı?  Ben de altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce evde tartışıp kapıyı çarptım çıktım. Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz. Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. 

Hayır, benim her şeyim var. Benim karım her şeyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım. Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan. 

Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikâyet ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir ne olur? 

Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, her gün çeşit çeşit yiyecekler yediği için mutlu olmaz. 

Bir kadın, kocasının onun her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur. 

 

Büyük bir merakla, sizin mutluluğunuzun sırrı bu mu? diye sordu genç adam. 

Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor. 

Peki bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirirsin?

Küçük kızı severek. 

Küçük kız mı? Hangi küçük kız. 

Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutlu edersen, o kadını da o kadar mutlu etmiş olursun. 

Nasıl yani?

Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler.  Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. Öyle değil mi?

Haklısın. Benim dört yaşında bir kızım var. Her akşam boynuma sarılır "Babacığım beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar. Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda "Baba güzel olmuş muyum?" diye sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona. "Harikasın prenses gibi olmuşsun" demeliyim. 

İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ona "bebeğim" diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. "Bebeğim bana bir çay yapar mısın?" dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz. 

 

Hiç kavga etmez misiniz siz?

Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım küçük kız gibi inat eder. Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana. 

Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda. 

Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar. 

En ciddi ya da en yaşlı kadının bile içinde o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hem de çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. 

 

Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum.  Bazen işlerim yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum. 

Bu sadece bir bahane. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi. Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğinden karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. 

Karısı mutlu olmayan erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak istiyorsan önce hayat arkadaşını mutlu etmelisin. Düşünsene somurtkan,  mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin. 

 

Bana müsaade, artık gitmeliyim, karım merak eder. Sende git evine küçük kızın gönlünü al, belki o küçük kız şimdi evde ağlayıp duruyordur. 

Ali de ayağa kalktı. Kuvvetlice elini sıktı. Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. 

Elini bıraktı koluna girdi. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterdi. 

Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım dedi. 

Pastayı aldılar. Adam hayatında ilk defa karısına yaş pasta götürmenin mutluluğuyla, binbir teşekkür ederek evinin yolunu tuttu. Ali de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden aldı. 

 

Evine geldiğinde karısı şişmiş gözlerle salonda boş boş oturuyordu. Ali hiç konuşmadan meyveleri büyükçe bir tabağa döküp yıkadı. Sonra eşinin önüne koydu. 

Eşi şaşkın bir halde sordu, Bunlar ne?

Bunlar dünyanın en güzel kadınının en sevdiği meyveler dedi. Özür dilerim seni kırdığım için. 

Sonra Ali yere diz çöktü. Ali yere çömelmiş, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu. 

Eşi kıkır kıkır gülmeye başladı. 

Ali işte o zaman ona muzip muzip bakan eşinin içinde sakladığı küçük kızı gördü. 

Bundan sonra her şey daha farklı olacak diye düşündü. 

Umarım sizlerde bundan sonra hanımlarınızın içindeki küçük kızı fark edersiniz. 

 

Filiz Bahcıvan 





YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI